Bir yer olsa ki iki saatte ulaşsak, kış ortasında yazı yaşasak, makul fiyat olsa, denizi bize farklı bir şeyler sunsa ve aynı zamanda tarihin en eski uygarlıklarından geriye kalanları görebilsek diyorsanız Mısır tam size göre bir seçenek.
Bu yazım daha çok Sharm el Sheik ve Kızıldeniz üzerine olacak ama Mısır ile ilgili bir takım genellemeler yapmamız da mümkün.
Bu gizemli ülkeyi ziyaret edecekseniz ilk kural kendinizi bir belirsizlik ortamına hazırlamanız çünkü bu ülkede hiçbir ürün, hizmet, tur, zaman ve fiyat bilgisi kesin değil ve her an değişebilir. Dolayısı ile çok programlı ve disiplinli gezginler için Mısır’da çok iyi bir seyahat acentesi ile çalışmaları gerekecek ki muhtemelen bu bir Türk acentesi değil. Çünkü Mısır’a turist olarak giden Türk sayısı beş birini zor bulurken sadece Japonya’dan üç yüz bine yakın turist geliyor. İtalyanlar ve İngilizler zaten Mısır’da turizmi sürükleyen ana ülkeler. Gene oldukça kalabalık ve paralı bir Turist kitlesi de Rusya’dan gelmekte.
Herhangi bir tura özellikle şehirlerarası tura katılırken dikkatli olmanız şart çünkü bayağı üçkağıtçı kişilere rastlamanız mümkün ayrıca verilen sözler ve vaatlerde kesin bir garanti değil. Mısır’da istisnai yerler dışında her türlü hizmet ve ürün için en az yüzde elli indirim alacak şekilde pazarlık etmeniz şart. Fiş kesen yerler mesela otel, market gibi yerlerde yüzde on iki vergi de ekleniyor. Bunun dışında her işi yapmadan önce bir bahşiş isteme alışkanlığı var ama bu bizdeki rüşvet gibi etkili bir sonuç getirmiyor, yani vermeseniz de aynı sonuca ulaşabiliyorsunuz.
Mısır bizden hiçbir formalitesi olmadan verdiği bir vizeyi istiyor; aslında 35 milyonluk vize genelde acenteler tarafından USD 35 veya Euro gibi bir rakam ile sağlanıyor, bu da bize vize pazarının her ülke konsolosluğu için iyi bir aracı pazarı yarattığını gösteriyor.
Genelde Mısır’da hava özellikle Kasım ayı itibarı ile gerçek bir yaz ama değişkenlik gösteriyor. Mesela biz Kızıldeniz’de gündüz 30 derecelik bir sıcaklık var iken Kahire’de 20 derece ve parçalı bulutlu bir hava ile karşılaştık. Gecelerin çölün soğuk olduğu söyleniyor ama bence bu Kasım ayı için geçerli değil.
Öğrendiğimize göre en sıcak ve bu anlamda en tenha mevsim yaz ayları. Yaklaşık 40 derece sıcaklık olduğu bu dönem aynı zamanda suyun en berrak ve Ağustos-Eylül suyun en sakin olduğu dönem. Kış ayları genelde dalış şartları açısından olumsuz sayılıyor. Bu arada Kızıldeniz dünyanın en tuzlu sularına sahip yerlerinden biri genelde senede sadece 60 mm yağış aldığı için buharlaşma sonucu tuzlanma hep yüksek oluyor.
Bir USD 6,3 Mısır Poundu ediyor. 3-4 USD a karnınızı mutlaka doyurabilirsiniz, 5 yıldızlı otelde kaliteli sayılacak şaraplar USD 25 civarı , bira ise USD 3 civarında. Otel dışında bu fiyatlar dörtte bire inebiliyor. Bu noktada Kızıldeniz’in iki yıldızı Sharm ve Hurgada rahatlıkla bizim güney sahilleri ile rekabet edecek fiyatlara sahipler.
Turistik yerler en azından Sharm oldukça güvenli ve temiz. Burada özellikle bu konuda çok tedbir alınmış olması ve yerli halkın buralara fazla sokturulmaması önemli etken. İngilizce anlaşılır şekilde konuşuluyor, İtalyanca ve Rusça ‘da yaygın olarak biliniyor.
Şehirlerarası yollardaki tesisler ve özellikle Kahire bizim ölçülerimizle oldukça pis özellikle sokaklar ve tuvaletler. Burada biraz daha fazla rahatsız edici bakışlar olsa da cezaların ağırlığı nedeni ile taciz, kapkaç gibi olaylar fazla olmuyormuş. Şehirlerarası yollarda mesela Sharm-Kahire arasında 8 tane güvenlik kontrolü var ve genelde tüm turist otobüslerinde cebinde bir Akrep makinelisi ve çelik yeleği olan sivil güvenlik görevlisi biniyor. 1997 yılında 58 turistin olduğu bir otobüsün Luxor’da havaya uçurulması sonrasında alınan tedbirler ile geçtiğimiz ayda İsrailli turistlerin kaldığı otellere yapılan saldırıya kadar önemli bir olay olmamış.
Türkler hakkında nötr sayılabilirler ama kim onların diline doladıysa her Türk gören Mısırlı size aynı şeyi söylüyor; “Hasan Şaş, yavaş yavaş...”
Kendileri araç kiralamak isteyenlerin dikkatine; Mısırlılar korkunç kötü araba kullanıyorlar. Kahire özellikle kaotik bir yer ama diğer tüm yolarda genelde çok eski taksi ve araçlar bayağı farklı alışkanlıklar edinmişler mesela geceleri birbirilerine saygıdan sadece park lambaları açık araba sürüyorlar. Bunun yanı sıra trafik ışıkları ve bizim bildiğimiz anlamdaki kavşaklar hiç yok onun için istediğiniz bir noktayı geçtikten çok sonra ancak geri dönebilip ulaşabilirsiniz. Kazalar çok ve çoğunlukla biraz bağrışıp tekrar hasarlı araçlar ile yollarına devam ediyorlarmış. Bu arada yollarda çok seyrek işaret var onun için mutlaka detaylı harita almak lazım; off road sevenler için GPS şart çünkü yoldan ayrıldıktan hemen sonra hiçbir referans noktası kalmayabiliyor.
Yemek açısında çeşit çok; Kızıldeniz’in sunduğu balık, ve özellikle kalamar, tavuk, köfte, salata, makarna, safranlı pilav, Lübnan yemekleri, peynir çeşitleri, tropikal meyvalar, pita şeklinde ekmek ve her türlü fast food oldukça yaygın.Oldukça çok çeşitli içme suyu, meyve suyu, gazlı içecekler, yoğurt, şekerleme rahatlıkla bulunuyor.Yerli biralardan Stella biraz Tuborg’a benzer tada sahip. İçki de özellikle Sharm’da rahat bulunan bir içecek.Yerli bazı şarapların güzel olduğu söyleniyor ama biz denemedik. Türk kahvesi yaygın ama bizdeki kadar lezzetli değil, çoğunlukla şeker kıvamı farklı yada bazı yerlerde naneli yapılmış olarak gelebiliyor. İlginçtir demleme çay çok zor bulunuyor; Lipton tüm Mısır’ı ele geçirmiş ve Araplar bile sallandırma çay içiyor. Bazı yerlerde naneli ve tarçınlı çay gene sallandırma olarak bulmak mümkün.
Bu genel bilgilerden sonra biraz Sina yarımadası ve Sharm’ı tanıtalım.Sina yarımadası aslında kaya ve kumdan oluşan bir boşlu, kumsuz bir çöl.. Adının Sin yani bedevilerce tapılan Ay Tanrıçasından geldiği sanılıyor. Sina yarımadası 20 milyon yıl evvel birleşik olan Afrika ve Asya kıtasının parçalanması sırasında oluştuğu biliniyor. Bu oluşum sırasında bir kolda derinliği1,800 metreye kadar varan Akabe körfezi ve öte yandan derinliği sadece 95 metre olan Süveyş körfezi oluşmuş. Bu arada Sina yarımadasında sadece 2 yüksek dağ var; biri Musa dağı- ki bu dağda Musa’nın On Emri içeren tabletleri aldığı söyleniyor- öbürü ise Katherina dağı. Her iki körfezin soğuk ve sıcak suları ile Ras Mohammed yani Muhammed burnunda birleşiyor ve dünyanın Avustralya’daki Büyük Resif’ten sonra iki numaralı su altı milli parkını oluşturuyor.
Hz. Musa önderliğinde İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışı gene Sina yarımadasının tarihinde önemli bir nokta olsa da tarih boyunca çok farklı kavimler, imparatorluklar bu yarımada üzerinde hak iddia etmişler. 20 yy’da dünya savaşlarında önemli bir stratejik konumu olan Mısır 1967 savaşında Sina yarımadasını İsrail’e kaybediyor ama 1973 savaşı ve 1979 Kamp David anlaşması ile yarımadayı tekrar geri alıyor ve zaten turizm yatırımları da bu tarihten sonra başlıyor. Savaşın izi olan bazı sığınak ve kalıntıları hala karada ve denizde gözlemlemek olası.
Sina yarımadasındaki en önemli turizm merkezi yaklaşık 400 otele ev sahipliği yapan Sharm el Sheik. Tarihte Kral Solomonun tahtı için altın taşıdığı yer olduğu biliniyor. Bu şirin yörenin en önemli noktası Naama Bay. Biraz Bodrum tarzı bir yer, önünden bir denize girilen bu belde konaklama, yemek, eğlence, alışveriş ve her türlü tur için mükemmel bir yer.
Tahmin edeceğiniz gibi Kızıldeniz şnorkel ya da scuba tüm amatör ve profesyonel dalıcılar için yüzlerce çeşit mercan- ki yaklaşık 2000 km boyunda bir rsif var- ve balık çeşidi ile bir Kabe. Burayı aslında dünyaya tanıtan ilk kişi Jacques-Yves Cousteau. 1950li yıllarda buralarda araştırmaya başlayan bu unutulmaz deniz bilimcisi ile Louis Malle’nin ortak yapımı “Sessiz dünya” , 1956’tı da Cannes’da Altın Palmiye alarak Kızıldeniz’i dünyaya tanıttı. 1963’te yapılan bir projede ise Kızıldeniz’de su altında yaşam olasılığı simüle edildi.
Kızıldeniz’in bu muhteşem sularındaki en önemli özellik otellerinde önünde bile kilometrelerce süren mercan resifleri. Burada o kadar çok fraklı çeşit balık var ki 2.günde bir çok balığın ayaklarınızın dibinde dolanması artı sıradan geliyor ve dalacak yeni yerler aramaya başlıyorsunuz. Yaklaşık 5-10 metre derinliğe kadar kenar duvarları inen bu resiflerde irili ufaklı bir çok balık ile beraber yüzebilirsiniz ama avlanmak mercana dokunmak, hatıra almak. kesinlikle yasak. Herhangi bir parça bile bazen size zorluk çıkartabilir.
Özellikle Hilton, Ritz ve Marriot otellerinin önü, isminden farklı olarak hiç köpekbalığı olmayan Köpekbalığı Koyu, Tiran adaları, biraz daha uzakta Dehab ve eşsiz güzellikteki Ras Mohammed dalış yapabileceğiniz yerler. Tabii scuba dalıcılar için çok sayıda farklı seçenek ve enkaz olduğunu belirtmek lazım. Genelde dalış malzemeleri bir çok yerde hem satılıyor hem kiralanıyor. USD 25-35 arası fiyatlar bir ok dalış turuna yemekli katılmanız mümkün.
Özel ilgi gereken yerin Ras Mohammed olduğunu düşünüyorum. 25 Nisan 1982’de son israil askerleri yarımadayı terk ederken İsrail gazeteleri de Arapların bu güzel yerleri kirleteceğine dair bir propagandaya başlamışlar. Dönemim başkanı Hüsnü Mübarek’de 1983’te bu alanı korumaya almaya karar vermiş.
150’den fazla mercan çeşidi barındıran ve daima su sıcaklığı 20 derecenin üzerinde olan bu tabiat parkında ayrıca kültür mercanı yetiştirme tesisler, taşlarla Allah yazısı yazılmış girişi, tuzlu suda yetişen ve tuzu tatlı suya çeviren mangrove ağaçları, 1957 depremi ile oluşan ve yaklaşık yirmi metreye yakın bir dip tüneli ile denize kadar uzanan deprem çukurları, içerdiği magnezyum yüzünden uydudan görüntülemeyen Saklı koy veya diğer adı ile Sihirli Gölü ve muhteşem ana plajı ile Ras Mohammed banko yapılması gereken bir tur yaklaşık. USD 20-30 arası tekne veya otobüs turları var. Bu tur için mutlaka vizesi olan bir pasaportunuz olması lazım çünkü Sharm, Sina yarımadasının doğusunda vizesiz gelinen son nokta.Buradan sonra devamlı kontrol var.
Dalış turları dışında merakları olanlar için Çölde 4*4 safari, ATV ve Enduro turları, Renkli Kanyon gezisi, Musa Dağı ve Bizanslılardan kalma St Katherina Manastırı gezisi ilginç seçenekler sunuyor.
Ayrıca günübirlik geziler ile Luxor ve Kahire’ye gitmek mümkün ki bir sonraki yazımda buraları anlatacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder