20 Şubat 2005

CANNES

Bu seferki yazımda diğerlerinden biraz farklı olarak hem 2005 3GSM konferansından hem de Cote D’azur’un en güzel şehirlerinden biri Cannes’dan bahsetmek istiyorum.

Cannes, 1991’de yaklaşık 200 kişi ile başlayan ve bugün 40,000 kişiye ulaşan konferansa son kez ev sahipliği yapıyor. Gelecek sene konferans çok daha geniş konaklama, ulaşım ve fuar olanaklarını yaklaşık yüzde yirmi daha ucuz maliyet ile sağlayabilecek Barcelona’ya taşınıyor.

Konferanstan önce Cannes’dan bahsetmek istiyorum çünkü bu şehir aslında evsahipliği yaptığı başka önemli organizasyonlar ile de tanınmakta. Şehire aslında gelişme imkanı sağlayan kişi enteresan şekilde bir İngiliz soylusu olan Lord Brougham. Onun çevresindeki ingiliz sermaye ve ailelerinin gelmesi ile gelişen Cannes Çiçek Savaşı Festivalı, Mimoza Festivali, Uluslararası Tekne Yarışları ve hepimizin bildiği Uluslararası Film Festivaline ev sahipliği yapmakta.
Şehrin kalbi yaklaşık 2 kilometrelik bir cadde; “La Croissette”; Hotel Carlton, Royal Hotel, Martinez Hotel, Gazionaların ve Kongre Merkezinin bulunduğu bu cadde de oda fiyatları GSM konferansı sırasında yaklaşık 1000 Euro civarına kadar çıkmakta. Tüm otellerin önünde kendi özel plajları olan bu cadde tabii ki yaz-kış kalabalık. Büyük sayılabailecek bir yat limanı da bulunan Cannes biraz açığında çok güzel denizi olan iki ada , “Lerin” adaları bulunmakta.

Konferanstan bahsetmem gerekirse Cannes’ı oldukça değiştirdiğini söylemek mümkün. Yaklaşık 17 sene evvel turist olarak ve yazın gezdiğim Cannes’ın konferans versiyonunda yukrada bahsettiğim La Croissette dahil olmak üzere Kongre sarayının her tarafından fuar için hazırlanmış çadırlar, limanda kiralanan tekneler veya kiralanan binalar, tüm kahveler ve yollarda, büyük çoğunluğu erkek, bankacılardan aşağı kalmayacak ciddlikte giyinmiş ve ellerinde yüzlerce farklı telefon, PDA ve bilgisayar olan insanlar ortak bir vizyon ve heyecan ile genelde 3-5 harf ile kısaltılmış konuşmalar yapıyorlar.

Sıkça duyduğunuz kelimeler arasında “3G, Fixed-Mobile Convergence, Terminal, Interoperatibility issue, CDMA, MMS, 1Ev-DO, WIFI,WiMAX, HSDPA...” yer almakta. Temelde konferans son tüketiciye yönelik teknoji ve uygulama ağırlıklı bir hava ve kesinlikle bu mantıkla hazırlanmış bir fuardan oluşmakta. Dünyanın önde gelen Telekom operatör ve tedarikçilerinin hepsi kendilerini, birbirlerini ve bizi aslından bugün adına telefon dediğimiz aracın yarın yaşantımızda bir çok şeyi gerçekleştirmek için kullanacağımız bir araç haline geleceğe yönünde ikna etmeye çalışıyorlar. Tabii bu vizyona ulaşırken önerilen farklı teknoloji, uygulama ve cihazlar arasında kıyasıya bir rekabet var. Fuar içerisinde , dışında, fırsat olan her yede tedarikçiler, operatörlerin yönetici ve çalışanlarını ablukaya almış ve onları ikna etmeye çalışmaktalar.

Cevaplanmayan bir soru var; tüketici ne kadar bedel ile ne yapmak istiyor. Segmentasyon yolu ile farklı çözümler sunmak herkesin arzusu ama dünyanın her yerinde aynı gelir seviyeleri ve beklentiler olmaması, teknolojinin hızlı gelişimi, oepratörler, cihazlar arası uyumsuzluklar GSM’in hızlı gelişim ivmesi devam etsede esas amaç olan kesintisiz iletişimi henüz sağlamamakta. Bir başka deyişle istenen gelirlere de henüz ulaşılamamış durumda. Ama yapılan sunumlar ve sergilenen teknojileri gördükçe geleceğin aslında hem çok basit hem de çok karmaşık olacağına inanmaya başladım. Bu arada bir gazete de 1999 konferansı ile ilgili bir yazı buldum. Dönemin sunumları araısnda “Internet GPRS’ı engeller mi?”ki bugün beraber yaşayan iki teknoloji, “Yüzde elli penetrasyonun ötesine geçmek” ki bu sunumu Sonera yapmış (Bugün İskandinavya’da yüzde yüz penetrasyon varJ, “Mobil İletişim artık globalleşti” ki bu da komik artık olmayan Iridum şirketinin sunumu. Olmayan konular arasında ise SMS, Müzik ve Oyun İçerikleri var. Yanı şu ana bakarsak altı sene bir çok kimsenin hayat ettiğinden çok daha fazlasını getirirken, o zamanda konuşulan bazı konular hala istenen ilerlemeyi sağlamamış.

Konferansın genel havasını yansıtmak gerekirse Kongre Merkezi ve çevresindeki fuar alanları ana lokasyonu oluşturuyor. Konferans ana seansları Geleceğin Fırsatlarını Tanımlamak” başlığı altınd yapılrken, öğleden itibaren üç akışa bölünüyor; “Yeni Gelir Kaynakları yaratma Stratejileri, Servislerin Gelişimini Hızlandırmaya Yönelik Stratejiler, İçerik ve Mobil İletişim Sektörlerinin Bir Araya Gelmesi”. Her bir akış değişk sunumlar ve panellerden oluşmakta. Çoğunlukla CEOlar tarafından yapılan sunumlarda slından ortak mesajlar olduğu kadar biribirlerine yaptıkları göndermelerde var.Arada verilen uzun kahve araları fuarı gezmek için fırsat yaratmakta. Bunun dışından GSMA ve şirketlerin kendi düzenlediği oturumlarda var. Konferans sonrası kokteyler ve özel partilerde yapılan eğlenceler arasında.

Fuar boyunca günü özetleyen konferans gazetesi ve cep telefonundan ulaşabileceğin wap sayfaları ile de hiç bir anı kaçırmadan konfernası yaşamak mümkün.

Konferansın önemli anlarından biri bizim de ödül kazandığımız 2005 GSM Ödülleri. Sadece limtili sayıda yöneticini katıldığı bu gecenin heyecanını bizde CXOlarımıza telefon ile bağlanarak yaşadık.

Gelelim konferansın öbür yüzüne konaklama ve ulaşım. Cannes ne yazık ki bu konuda oldukça zayıf kalmış durumda. İnanılmaz paralar ödememize rağmen konaklanan otellerimiz istediğimiz kalitede değildi. En zoru ise yemek yiyebilmek. İlk akşam Sevgililer Günü olduğu için yerel ailelerde dışarıda yemek yediği için 2 saat boyunca yemek yiyecek yer bulamadık ve bekledik. Diğer günler için ilk yaptığımız iş tabiiki ilk önce yemek için rezervasyon yaptırmak oldu. Yemekler özellikle çorba, deniz ürünleri, etler, tatlılar ve tabiiki şaraplar çok güzel olmasına rağmen servis alabilmek hatta hesabı ödeyebilmek için bayağı uğraşmanız lazım. Taksi bulmak da çoğu zaman önemli bir sorundu.

Biraz da yazımızın gezi versiyonuna dönelim çünkü Cannes’in daha doğrusu Cote D’azur’un bir özelliği tren veya araba ile birbirine bağlanan bir çok güzel şehir ve kasabadan oluşması. Arkada Alplerin muhteşem görüntüsü önde bizim Ege sahillerimiz kadar güzel olmasa da oldukça temiz sayılabilecek plajları ile 1950-1980 arasında Avrupa’nın tatil sahili olan Fransız Riveriyası sonralarda ispanya Portekiz, Sicilya, Yunanistan, Hırvastistan ve Türkiye’ye önemli ölçüde pay kaptırmış durumda. Fransa halen yaklaşık 70 milyon turist ağırlamakta yani yaklaşık bizim 5 katımız.

İtalyan sınırından başlarsak şu aralar devam eden Limon Festivali ve çeşitli sanat, müzük organizasyonları ile ünlü eğlenceli bir yer olan Menton, tarihi kalesi ve nefis plajı ile Cap Martin, meşhur sarayı ve hepimizin bildiği hayat hikayeleri ile Monaco ki buraya gitmişken kayalara oyulmuş Deniz müzesini de gezmenizi öneririm. Özellikle geceleri devasa binaları, ışıklı tepeleri, ultra lüks yatları ile dolu limanı, gazinosu ve F1 dahil çeşitli yarışların yapıldığı yolları ile Monte Carlo, Picasso’ya ev sahpliği yapan ve bugun Avrupa’nın en büyük marinalarından biri olan Antibes, tepelik yerleşim yerleri ve nefis plajları ile Eze, Beaulieu Sur Mer, ünlü sahil caddesi Promenade des Anglais ve ünlü oteli Negresco, Ruhl gazinosu, kale ve müzeleri,limanı, plajları ve Fransa’nın 2.büyük havalimanı ile Nice, biraz daha uzaklarda Cap roux, Saint-Raphael ve Bridget Bardot ile tanınan sosyetin en ünlü durağı Saint-Tropez.

1 yorum:

kemal dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.