30 Eylül 2010

BOSTON

Kısa bir yorum yapmak gerekirse bir Türk’ün eğitim amaçlı gitmek veya bir turistin ABD nin abartılı yaşamından uzak, hoş, sakin ve kültürel bir şehrini görmek istemesi için seçebileceği en hoş yerlerden biri Boston olacaktır. Aktarmalı ama yaşama katılmak veya jet lag olmadan dönmek için uygun uçuşlar ile ulaşılabilen Boston aslında bir İngiliz şehri yapısında. 17 yy da bir koloni olarak başlayan şehir ve eyalet, ABD nin bağımsızlığına giden yoldaki önemli gelişmeleri sağlamış. Meşhur “Boston tea party” bizim tarih kitaplarinda bile yer almaktadir. Bağımszlık Bildirgesi, Köleliğin kaldırılması, Kadinlarin eşitliği ve homoseksüellere yönelik hakların verilmesini , ABD bu isyancı eyaletine borçlu. Ayrıca ülkenin ilk metrosu, ilk halka açık parkı ve Harvard yani ABD nin ilk Üniversitesi de bu şehrin diğer öncü olduğu noktalar.

Emlak fiyatlarının gayet yüksek olduğu şehirde ancak 2-3 gökdelen bulunmakta. Bunun yanı sıra hem denize kıyısı, hem içinden geçen bir nehir ve içinde sayılabilecek gölleri ile nefis bir doğası olan Boston’da insanları ya spor yaparken (öncelikle koşu ve bisiklet, aynı zamanda yelken, beyzbol ve basketbol)ya da eğitim ya da kültür amaçlı okurken görebilirsiniz. 3 büyük üniversiteye ev sahipliği yapan şehir, 250 binden fazla öğrenciyi ağırlıyor ama çok kurallı bir yaşamı olması gençliğin özellikle gece yaşamındaki etkisini dengede tutuyor denebilir. Ayrıca ülkenin en çok istakoz ve dondurma tüketen şehri olması ve çok sayıda lokal bira markasına sahip olması da kültürün diğer parçaları.

Şehir aslında ikiye ayrılıyor, Boston ve Cambridge; neredeyse şehrin yarısından fazlası deniz doldurularak elde edilmiş durumda örneğin tüm MIT kampüsü bu şekilde geliştirilmiş.

Cambridge birbirinden kültür olarak ve yerleşke olarak çok farklı iki üniversiteye MIT ve Harvard’a ev sahipliği yapıyor. MIT enteresan mimarili kampüs binaları ve gelişmiş mühendislik yetenekli insanları ile biraz daha ağır kültüre sahip bir yer. Kampüs içinde turistik geziler yapmanız mümkün. Harvard ise daha çok alana ve sempatik binalara yayılmış durumda; yakınındaki Harvard Square gerek eğlence gerek yemek-içmek açısından mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Hazır bu yörede iken Science Museum ve Cambridge alışveriş merkezi gideceğiniz diğer yerler.

Şehir aslında gezilmesi açısından çok kolay; seçenekleriniz arasında yoğun ve sıcak olan yeşil renkli hattına rağmen metro, ucuz taksi, saatlik araç kiralama, turist turları, denizde ve karada giden araçlar ile yapılan turlar, liman ve nehir gezi tekneleri ve mesafelerin kısa olması nedeni ile yürüyerek rahatlık gezilebilir. Tipik bir gezi turu otobüsten inmezseniz 2,5 saat sürer ve çok da ayrıntılı bilgi verilmekte.

Şehrin görsel güzellikleri arasında Charles Bridge, Boston common, Beacon Hill, North End sayılabilir. ABD tarihi ile ilgiliyseniz Charlestown, Historic Freedom Trail, Paul Revere House sayılabilir. Aynı yörede Faneuil Hall da bence güzel bir yemek ve eğlence yeri.

Çocuklar için heyecan arayanlar Akvaryum’a gidebilir veya Balina Gözlem veya Sürat Tekenleri turları alabilirler. Gene kuzey taraflarında iken Boston Celtics’in mekanı TD Garden da radarınızda olsun.

Şehrin kalbi yani gerçek Boston ise Back Bay denen bölge ve özellikle Boylson ve Newburry caddeleri. Sadece bu iki caddeyi gezmek, üstünde bir yemek yemek için bile Boston’a gidilebilir. Newburry Nişantaşı kültüründe ama Bağdat caddesi tasarımında bir yer, üstü çok güzel dükkanlar ve restoran/barlar ile dolu.

Şehirde yemek çok erken 18.00 gibi başlayan ve 22.00 gibi bitten bir olgu dolayısı ile bu saatlerde şehri gezmeniz , şehrin kültürünü anlamınız için çok önemli. Boyston ise üzerindeki Prudential center, Trinity Kilisesi, Copley binası ve meydanı, çok sayıda lokanta/bar ve mağazaları ile çok zevkli ve geniş bir cadde. Back Bay’in son noktaları ile Soth End ve Boston Red Sox’un merkezi Fenway Park. Burada özellikle maç günleri izdiham olmakta.

Şehir özellikle ilkbahar ve sonbahar gezilmesi gereken bir şehir. Alışveriş açısından yeteri kadar seçenek sunmakta özellikle kitapçılar konusunda gerçek bir cennet. Yemek için seçenek çok, isterseniz Çin ve İtalyan mahallerinde lokal yerler, isterseniz başarılı ve yaygın zincirler veya hoş bistrolar şehrin her yerinde var. Bira ve şarap çok çeşitli ve çok lezzetli, fiyatlar ise makul. Dolayısı ile mutlaka gezi listenizde bekar, evli, evli ve çocuklu gidilebilecek bir lokasyon.

10 Haziran 2010

ATLANTA

Bazen yaşan insanı hüç düşünmediği şehirlerde düşünmediği süreleri geçirmeye yönlendiriyor. Atlanta’da benim için böyle bir yer, 1996 Olimpiyatlarının olduğunu bilmek ve bir kez de transit geçmek dışında hiç aklıma gelmeyecek bir şehirde 15 gün geçirince hakkında bir şeyler yaszmamak olmaz dedim. Öncelikle şunu belirtebilirim, bir turist olarak gitmenize hiç gerek olmayan bir yer.

Ancak ABD de çalışmak açısından durum biraz farklı olabilir. Özellikle Coca-Cola, CNN, Delta, Home Depot, AT&T Mobility yani eski Cingular ve yakınlarda NCR ve Fırst Data ‘nın de merkezinin yer aldığı/alacağı ilginç bir yer. Georgia Tech gibi ilk onda yer alan bir üniversiteninde bulunduğunu da unutmamak lazım. Aslında ABD ölçülerinde küçük bir şehir yaklaşık 600,000 kişi yaşıyor. Nüfusunun yüzde 40’ı beyaz ama iddiaya göre hızla artıyormuş.

Şehir aslında tüm ABD de Peachtree isimli ve farklı bağlantılarla şehiri kuşatan caddesi ya da sıcaklığı nedeni ile verilen “Hotlanta” ismi ile de tanınıyor. Tarihçesi ilginç, orjinalen bir Kızılderili yerleşim bölgesi. Yerliler sürüldükten sonra şehir çeşitli isimler aldıktan sonra, tren yolunun bağlanması ile adını Western & Atlantic demiryollarından alarak 1847’de Atlanta olmuş. İç Savaşta önemli bir savaş alanı olan şehir aslından tamamen yıkılmış. Sonraki 20 sene boyunca yapılan şehir 1900’ların başında ırkçı olaylarla da anılmış. 1939’da şehirde doğmuş olan yazar Margaret Mitchell’in “Gone with the wind” eseri prömiyerini burada yapmış. 1960’larda şehirde doğan diğer ünlü Martin luther King de insan hakları hareketinin öncülüğünü yapmış ve evi de bugün müze olarak kullanılıyor. Şehirdeki diğer önemli olay tarihe çok da başarılı geçmeyen ve bir bombalama olayına da sahne olan 1996 Olimpiyatları.

Şehir daha sonra çevresinde doğal hiç bir engel ile kısıtlanmadığından büyümesini sürdürmüş. Günümüzde enteresan bir özelliği USA deki ilk karbonsuz yerleşim alanı olan Virgina Highland ki hakikaten hem yerleşim alanları hem de restoranları ile hoş bir yer.

Dünyanın en trafikli ilk 3 havalimanından birine sahip olmasının dışında havalimanından valizi eline alıp çıkabilmek en azından 1 saat sürüyor. Gerek uzun ulaşım mesafeleri gerekse çok sıkı güvenlik önlemleri oldukça zaman alıyor. Havalimanından şehire çok rahatlıkla tren ile USD 2 karşılığı ulaşılabiliyor.

Yeşil alanları bol bir şehir ama genel olarak sıcak, nemli ve yağdığı zaman çok sağlam yağmur yağıyor. Şehirde gezebileceğiniz yerleri bir çırpıda saymak mümkün; Hayvanat Bahçeşi, Akvaryum, Piedmont Park, Stone Mountain Parkı ve aktivteleri görebileceğiniz doğal güzellikler. CNN Merkez, Coca Cola Müzesi, Olimpiyat parkı görülebilecek yerler. Atlantic Station, Lenox Square, Buckhead kaliteli alışveriş ve yemek imkanları sunan yerler. Sporda çok kayda değer başarıları olan takımlar olmasa da basket, beyzbol, Amerikan futbolu takımlarının aktiviteleri ilgi topluyor. Yemek için yeteri kadar seçenek var, ulaşım kolay, fiyatlar özellikle perakende fiyatları üzerinde ayrıca yüzde sekiz vergi ekleniyor.