23 Mart 2005

SOYLU VE KOZMOPOLİT LONDRA

Güzel bir ilkbahar gününde Londra sokaklarında yapacağınız yaklaşık 10 dakikalık bir tur sırasında yüzden fazla lisan konuşan, türlü rk, din ve ülkeye ait insanları, şehrin o hafif eski ve muhafazakar tmosferinde gördüğünüzde gerçekten “üzerinde güneş batmayan bir krallığın” topraklarında olduğunuzu düşünebilirsiniz.

Yaklaşık İstanbul büyükliğü ve kalabalıklığında olan Londra’yı ilkbaharda gezmenizi ve hakkını vermek için bir hafta ayırmanızı tavsiye ederim. 5-20 derece arası değişecek ve bazı günler iç karartan bazı günlerde insanı canlandıran havası ile Avrupa’nın en heyecan verici ve tabiiki pahalı şehirlerinden biri olan Londra her türlü merakı giderecek güzelliklere sahip. Sanat, spor, eğlence, tarih, alışveriş, ilginç müze ve sergiler, alışveriş, yemek-içme, konferans ve sergiler şehirde 365 gün devam etmekte.

Bugünlerde Heatrow havalimanından şehrin merkezine ulaşmak yaklaşık bir saatlik bir şehir gezisi anlamına gelmekte. Şehrin bir çok yerini gezmenizi sağlayan üstü açık otobüslerin uzun yıllardır değişmeyen orjinal rotaları bugun şehirin ancak belirli bir kısmını kapsamakta. Şehir yeni projeler ile Thames nehrinin içerilerine ve kıyılarına doğru büyümekte. 2000 yılında açılan Millenium Dome, yeni eğlence merkezi Canary Wharf, finans ve konfernas merkezi ve yerleşim birimlerinden oluşan Doklands& Greenwhich(Burası aynı zamanda dünyaca ünlü zaman ayarını sağlayan Greenwhich Observatory ve Ulusal Denizcilik Müzesinin olduğu yer) buna örnek.Bu arada Londra New york ile birlikte 2012 Olimpiyatlarının ciddi adayları arasında.

Şehri, özellikle tarihi bölümlerini gezmeye başlamak için iyi bir nokta “London Tower ve Tower Bridge” olabilir. Yaklaşık 20 farklı kuleden oluşan ve 11.yüzyıldan kalma bu eski kale ve 19yy’dan kalma muhteşem köprü size Londra’nın tarihi yapısını biraz olsun anlatabilir. London Tower zamanının kalesi olmak dışında bizim Topkapı gibi Kraliyet Hazinesinin sergilendiği ve uzun yıllarda ünlü konuklarına hapishane olarak hizmet etmiş bir yapı. Köprünün London Tower’a yakın kısmında eskiden çok önemli bir ticaret merkezi olan ve en eski halinde bir hastahane olan St Katharina dokları var. Bugun burada bir marina, “Thistle Tower” oteli, bar ve restoranlar var. Burada duvarda Londra’nın Thames nehri kıyısındaki gelişmesini de resimler ile izleyebilirsiniz.

Köprüyü geçtikten sonra sağ kolda camlı Belediye Binası ve nehrin kenarından devam eden yaya yolunu izlemenizi öneririm. Southwark denen ve zamanından kumar ve fuhuş merkezi olan bu yörede bugün çok canli bir merkez konumunda. Sağ kolda nehir üzerinden yaklaşık 90,000 tonluk, 2.dünya savaşından kalma zırhlı, “Belfast” gemisini gezebilirsiniz. Biraz daha ileride 17. ve 18. yzüyılıın en canlı yerlerinden biri olan “Hay’s Galeria’nın” modern halini göreceksiniz. Bar, cafe ve dükkanlardan kurulu bu mekanın içerisinden geçerek caddeye çıktığında “London Tower” metro istasyonuna yaklaşırken sol kolda iki tane enteresan müze var; biri “Savaş Müzesi” diğeri “London Dungeon” ismin de şehrin veba salgını, Londra yangını, karıneşen Jack gibi karanlık yönlerini bayağı görsel ve interaktif sunan bir müze. Buradan yola devam edersek nehir yanında the “Tate” ve “Shakespeare’s Global Theather” de oluşan sanat galerilerini ve tiyatroya oradan “Bankside” boyunca devam ederek “Millenium” ve “Waterloo” köprülerini geçerek devasa bir dönme dolap olan ve yaklaşık 135 metre yüksekliğinde ve 30 dakika süren bir tur atabileceğiniz “London Eye” ve deniz müzesi “Aquarium’a” ulaşabiliriz. Bu noktada Westminster köprüsünden karşıya geçerek Londra’nın başkent olarak hayati fonksiyonlarını sürdüğü bölüme geçebilirsiniz. Burada “Parlamento binası, Big ben, Westminster Hall ve Başbakan’ın ikamet ettiği Downing” caddesini görmek mümkün. Bir miktar daha yürüyüş ile Buckingham sarayına ulaşabiliyorsunuz. Bu arada bir çok müzede çok ciddi sıra oluyor. Bu açıdan şehirde bir çok noktada satılan Hızlı Giriş Kartlarını almakta yarar var.

Londra’nın diğer enteresan yerleri arasında “The City ya da Square Mile” olarak tanımlanan ve eski yerleşim yeri olan, 1666 Büyük Londra yangınında ciddi zarar görmüş olan “Londra Müzesi”, “St Paul” Katedrali ve Borsanın olduğu alan, nehir kenarında ve hoş bir alışveriş caddesi ile gelişmiş olan “Chelsea”, daha lokal bir şehir manzarası sunan “Hampstead”, “Science ve National History” müzelerinin bulunduğu ve Hyde park kıyısından geçen yolu ile oldukça güzel bir semt olan “Kensington”, zenginlerin oturduğu “Mayfair”, “West End” olarak da bilinene Trafalgar ve Piccadily Meydanı, eğlence yerlerinin yoğun olduğu “Covent Garden ve Soho”dan oluşan bölüm , tiyatro ve müzikaller için “Barbarican, Hammersmith, Earl’s Court” sayılabilir. Bütün bu noktaları gezmek için üstü açık şehir turlarını, çok geniş bir alanı kapsayan otobüs ve metroyu kullanabilir ya da rahatça yürüyebilirsiniz. Taxi şehrin içerisinde çok tercih edilecek bir araç değil çünkü trafik çok yoğun. Araba kiralamayı ise pek tavsiye etmiyorum, farklı trafik akışına alışmak kısa bir kalış sırasında oldukça zor. Tabii biraz yeşillik isterseniz “Hyde park, Regent Park, Kensington park ve Londra Hayvanat Bahçesi” güzel kaçış noktaları olabilir. Bir de tabii efsanevi Madame Tussaud Balmumu Müzesi de ilginç bir nokta.

Alışveriş meraklıları için Londra pahalı ama çok güzel olanaklar sunuyor. “4000 kişinin çalıştığı ve laeydi Diana’nın ölürken beraber olduğu sevgilisinin ailesine ait Harrods, Debenham, Marks & Spencer, Selfridges, Harvey Nichols, Liberty, HMV, Virgin, Dixon’s, Boots” gibi zincirlerin yanısıra tüm ünlü markaların dükkanları da yer almakta. Bu arada Avrupa’nın en büyük kitapevlerinden “Stonewater’s” ı da mutlaka tavsiye ediyorum. Bond, Oxford ve Regent caddeleri çok güzel dükkanlar ile dolu.

Yemek için tercih edebileceğiniz çok sayıda farklı mutfak var genedel 25-50 Sterlin civarından kaliteli yemek yemek mümkün.

Kısaca Londra size her türlü eğlence olanağı sunan, pahalı, tarihi ama modern, kalabalık ve oldukça değişken havalı bir metropol. Zaman bulabilirseniz şehrin dışında Oxford, Cambridge üniversite şehirlerini hatta yaklaşık 5000 yıllık geçmişe sahip Stonehenge’a kadar gitmek mümkün ya da Manş kanalı veya tünel ile Fransa’ya hızlı tren turu yapılabilir. Ayrıca katedarli ile ünlü Canterbury, Londra’nın sahil sayfiyesi Brighton, adını mutlaka duymuş olduğunuz Windsor Kalesi hemen yakınlarınızda.