14 Ekim 2012

Amsterdam

Hollanda bizim gençliğimizde lalelerin, tahta ayakkabıların,peynirlerin , yelkenlilerin ve futbolun ana vatanı idi. Dünyanın en düz ülkelerinden biri olduğunu ama deniz seviyesinin altında kaldığı bilinirdi. Amsterdamı dünyanın en önemli ticaret limanlarından biri olduğu hatta New york'un ilk isminin New Amsterdam olduğunu da mürekkep yalamış biri bilirdi. Yahudilerin yaygın yerleşim yerlerinden biri olduğu için ikinci dünya savaşı sırasında çok acı hikayelerin olduğu da araştırılınca bulunurdu ama 1990 larda avrupa da ilk gideceğim yerlerden biri değildi. Amsterdam a 2002'de ilk gidişimde düşündüğümden çok farklı bir yer buldum. Şirin, dar cepheli ve uzun pencereleri olan, birbirlerine değişik açılarda yaslanmış evlerin olduğu, sonsuz sayıda kanal ile kesilmiş, bisikletler ile dolu, çok sayıda müzenin ve belirli ölçüde esrar türevlerin kullanıldığı bir yerdi. Bu gezimden sonra daha net bir portresini çizebilirim. Amsterdam aynen geçmiş yılların kaşifleri gibi; tüm dünyadan topladığı iyi ve kötü deneyimleri var ama karakteri kendine has. Sert, direk iletişim kuran, çok hırslı ve çalışkan olmayan, mütevazi bir şekilde yaşamdan yararlanmaya çalışan , toleransı yüksek, hastalık derecesinde cimri ama ticareti ve pazarlığı çok iyi bilen bir yer hollanda. Normal nüfusu 600-700.000 kişi ama sadece yüzde kırkı Dutch kalanı göçmen ve expat.Sadece kanalları senede 4 milyondan fazla insan geziyor. Ortalama 300.000 turist var her an şehirde. Ekonomiyi ticaret ve doğal gaz kaynakları dışında içinde seks ve uyuşturucunun belirli serbestiyetini de barındıran turizm ayakta tutuyor hatta GDP nin yüzde onu buradan. Bu arada yeri gelmişken uyuşturucu konusu bir enteresan; dükkanlardan 10-15 gramlık bitkisel ürün alabiliyorsunuz, yetiştiriyorsunuz ama kimyasal kısmı, ihracatı, coffee shop dışında kamuya açık alanda içimi yasak. Sokaklarda özellikle rüzgarsız zamanlarda netce bir koku oluyor özellikle kahve dükkanlarının çok olduğu yerlerde. Bir turist olarak lolipop olanı bile dışarıya çıkartmak isterseniz dikkat hem çıkış hem türkiye girişinde amsterdam yolcuları daha çok arananlar arasında deniyor ama ben pek öyle bir deneyim yaşamadım. Futbol şehirde bir İspanya,İtalya, Türkiye kadar yer tutmuyor ama seyrediliyor. Şehir merkezinde evler eskiden olan vergiler yüzünden ön tarafta küçük cepheli arkaya doğru bürüyor. İçeriye bir eşya sokmak pek kolay olmadığı için hepsinin en üst katında bir vinç görebilirsiniz,diğer ilginç bir özelliğinde perdelerin genelde açık olması, bu eskiden gelen bir kültürel alışkanlık. Bu evlerin oturanları sadece insanlar değil çok ciddi sayıda fare de şehir merkezinde yaşıyor deniyor. İlginç yasaklardan biri de fareleri öldürmesek üzerine onun için oturanlar dost olmuşlar. Bir çok insan genelde çalıştığı yerden en az bir saat uzakta oturuyor. Sabah trenlerden inince ortalıkta yaklaşık 600.000 bisiklete devreye giriyor. En dikkatli olmanız gereken konulardan biri bu dandik bisikletçi ordusunun kullanım şekilleri çok agresif ve kazaya müsait. Şehir soğuk ve yağışlı değilse yürüyerek aksi takdirde tramvay, otobüs ve deniz motorları ile rahatça gezilebilir. Günde 7,5 euro'ya her yere gidebilirsiniz ve taksi daha az bulunan ve pahalı bir ulaşım aracı. Gelelim şehirde kime ne hitap eder konusuna; Schipol havalimanı'ndan tren ile merkez istasyona, otel otobüsleri bazı otellere ulaşım var. Taksi 35 euro falan ama eğer Faslı, Tunuslu bir çakal taksiye düşerseniz 65 euro da tutabilir. Eğer sanat meraklısı iseniz işiniz kolay; Van Ggh müzesi, Rijks müzesi, Amstel King müzesi ve tarih müzesi ilk kale gelenler. Daha uçuk müzeler isteyenler için işkence ve seks, prezervatif müzesi gibi seçenekler de var tabii. En etkileyici hikayelerden biri de Anne Frank Huis müzesi, küçük bir yahudi kızının günlüklerden tanınan olayda iki yahudi aile 25 ay hiç dışarı çıkmadan bir evde saklanmışlar fakat birçokları gibi ele verilnce toplama kamplarında bir aile ferdi dışında hepsi can vermiş.15 yaşında ölen kızın trajedisi bu evde görülebilir. Tarih sevenler için ilginç bir özellik kiliseler Amsterdam da çok işlevsel değil çoğu başka amaçlar için kullanılır hale gelmişler gene de bazı iyi örnekleri var Ana gidilmesi gereken meydan DAM meydanı, burası benim gördüğüm en canlı yeri, çevresinde alışveriş ve yeme-içme olanakları ile ideal turist yeri. Bir Madame Tussaud müzesi de burada bulunuyor . Buraya yakın merkez istasyonda çok güzel bir bina. Hemen yakınında hayatta kolay göremeyeceğiniz dolulukta bir kaç katlı bisiklet parkı var ve oraya kadar gitmişsen hemen arkasında Amsterdam EYE var, burası boğaz manzaralı sinema kompleksi gibi bir şey.Motorla geçiliyor ve yanında enteresan bir geri dönüşüm müzesi var. Bunların dışında iyi bir turistin görmesi önerilecek yerler arasında jordaan bölgesi, Leidesplein meydanı, Vondelparkı ve müze bölgesi, Plantage ve alışveriş için dokuz cadde diye geçen Negen straatjes yer alır Ben daha uzaklara gidelim dersen gene sanatsal açıdan önemli bir akım olan Kobra müzesi , NEMO bilim merkezi ki çocuklar için ilginc , peynir yapımı ve değirmenleri görmek için Volendam ve Marken, gene çocuklar içn bizim minyatürk ün öncüsü Madurodam, sadece peynir için Edam ve Alkmaar , şehirin içinde Heineken ve Ajax müzeleri sayılabilir. Bir de çokça tanıtımı olan 4d ıce experience diye de bilinen bir icebar var ama ben lokallerden pek bir övgüsünü almadım. Gelelim olmazsa olmazlarına yani kanal turu ve Red Light caddesi. Yaklaşık 75 km suyolu olan şehirde 1200 köprü varmış; üç en ünlü kanal prinsen, keizen ve herrengracht olarak bilinir. 17 yy da planlanan ve yapılan şehrin bu bölümü ki Grachtengordl diye biliniyor gerçekten çok ilginç. Bu arada şehire adını da aslında Amstel nehirine yapılan baraj yani Amsteldamn vermekte. Seks hollanda da aslında okullarda eğitimi de verilen ve serbestçe yapılmasının doğruluğu konusunda hemfikir olunmuş bir konu. Kadınlarının kendi isteği ile para karşılığı fahişelik yapılması savunulan bir konu zaten literatürün önemli fahişelerinin biri de meşhur Xaviera Hollander, kitabının ismi de the Happy Hooker. Dolayısı ile bu cadde aslında kendi isteği ile çalışan kadınlardan ki hepsi sendikası bir yer. Eskiden kırmızı fenerleri ile tanınan bu iki paralel caddede şimdilerde kırmızı işık arkadan kızların dekoru tamamlanıyor ve kırmızı perde de içeride faaliyeti gösteriyor. Canlı seks showlarda bölgenin turistik özelliklerinden. Bu arada homoseksüeller içinde Amsterdam çok sevilen, liberal bir yer hatta tam da anlayamadığım garip bir iskeleye de homoseksüel anıtı demişler. Önemli uyarılarımdan biri coffee showlarda aslında buraların menüsü gayet ilginç ama çoğunlukla bitkisel uyuşturucu yerine kimyasal kullanan yerlerde mevcut dolayısı ile sadece en tanınmışlarda oturmanız ve deneyecekseniz hafif versiyonları denemenizi öneririm yoksa kısa seyahatıniz çok değişik bir hal alabilir.Amsterdam da sadece 6000 polis var ve tolerans seviyeleri yüksek olduğu için her sıkıntınız çözülmeyebilir diyor yerlileri. Lisan ve yemek iki tane sorunsuz konu burada, her şeyi bulabilir ve herkesle anlaşabilirsiniz. Hollanda ya özgü bir şeyler deneyecekseniz öncelikle çok çeşitli peynir , bezelye çorbası (erwtensoep), değişik bir köfte çeşiiolan bitterballen, patates ve etli hutspot, paatws kızartması, elmalı turta (appelgebak) ve pancake tavsiye edilir. Bu arada endoneza, arjantin , italyan ve ispanyol lokantalarında çok iyi yemekler yeneblir Pils, whitbier, bokbeer ve holanda cini sayılan jenever içilebilir. Genelde bakkie denen bir sert kahve içiliyor ama süt kahve isteyenler ters kahve anlamına gelen koffee verkeerd istemeliler. Ne kaldı geriye alışveriş, işte bu Amsterdam i'n zayıf olduğu bir yer. 21% verginin olduğu ve indirimlerin kısıtlı olduğu bir yerde çok cazip alışveriş olanakları hele bir Türk içn pek yok. Departmanı store larda bizim avm lere göre minyatürler . Bu arada genel olarak Hollandanın pahalı bir yer olduğunu unutmamak lazım. Şehrin simgesi aslında XXX;ben bunu şehirdeki uyuşturucu ve seks konusuna yormuştum halbuki kültürel üç değerin varlığını simgelermiş. Bu arada Amsterdam bu sene turist rekoru kırıyor sebebi uyuşturucunun gelecek sene yasaklanma ihtimali. Yahudi kökenli bir yapının büyüttüğü bir ülke olmasına rağmen sömürgecilik sonucu gelen nüfus ile uyuşmakta zorlanıyor ülke. Avrupa da aşırı milliyetçilik ve komünizmin aynı anda yaşanabildiği öte yandan monarşinin olduğu garip bir yapısı var ülkenin. Krizin az uğradığı yerlerden biri oln ülkede akşam 16 tıda işler bitiyor ve dükkanlar da 18 de kapanıyor. İşte tüm bu garip dengeyi yaşamak istiyorsanız Amsterdam doğru yer. Bu arda son not Schipol çok eğlenceli bir yer, özellikle peynir çeşitleri konusunda en az şehir kadar iyi. Spa dan mini sinemaya, 15 den fazla restoran seçeneği, 3 terminalde alışveriş olanakları ile gayet güzel bir havalimanı, biraz erken gitmeye değer yani.